Aleviler neden eşiğe basılmaz ?

Aydin

New member
Aleviler Neden Eşiğe Basılmaz?

Merhaba arkadaşlar,

Bazen bir gelenek, kültür ya da bir öğreti o kadar derinlemesine işler ki, onun arkasındaki anlamları keşfetmek, insanı düşündürür ve bir hikayeye dönüştürür. Bugün, "Aleviler neden eşiğe basılmaz?" sorusunun yanıtını bir hikâye üzerinden arayacağız. Bu hikâyede, erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımını, kadınların ise empatik ve ilişkisel bakış açılarını keşfedeceksiniz.

Hikayenin Başlangıcı: Eşiğin Önünde

Bir köyün kenarında, Alperen adında bir genç yaşardı. Alperen, köydeki her şeyin yolunda gittiğini düşünürdü. Birçok şeyi bildiğini, her gelenek ve kuralın bir anlamı olduğunu fark etmeye başlamadan önce, köydeki yaşamın basit olduğunu düşünürdü. Bir gün, büyük bir ağaç altında oturmuş, köyün yaşlılarından gelenekleri dinliyordu. Herkesin bir araya geldiği o anlarda, birinin eşiğe basmamanın nedenini sorması, Alperen'in tüm bildiklerini sorgulamasına yol açtı.

Yaşlı adam, sesiyle ağaçların rüzgarla dansını kesip, Alperen'e şöyle dedi: "Eşiğe basmamak, sadece bir gelenek değildir. O, saygının ve anlayışın sembolüdür. Kadınlar, evin merkezidir. Onların ayak basmadığı bir yer, kutsaldır. Bizler, eve girdiğimizde, ilk önce annemizin ya da eşimizin gözüne bakar, onun izniyle geçeriz. Çünkü evin ilk ve en güçlü gücü onlardadır."

Alperen’in Düşünceleri: Çözüm Arayışı

Alperen, bu açıklamadan sonra derin bir sessizliğe büründü. Birçok düşünce kafasında dolaşmaya başladı. "Eşiğe basmamak neden bu kadar önemli? Sonuçta, bir eşik, sadece evin bir parçasıdır. Basmakla ne değişir ki?" diye düşünüyordu. Alperen, her şeyin mantıklı bir açıklaması olması gerektiğine inanıyordu. Erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımını içinde hissediyordu; her sorunun bir çözümü olmalıydı.

O gün köydeki tüm erkeklerle konuştu, çözüm odaklı düşüncelerini ortaya koyarak, bu gelenekleri sorguladı. "Bunu neden yapıyoruz? Gerçekten eşiğe basmamak evin kutsallığını korur mu? Yoksa eski geleneklerin gereksizce korunması mı söz konusu?" diye sordu. Erkekler çoğunlukla ona şu şekilde yanıt verdiler:

"Bu, sadece bir gelenek değil, bir inançtır. Eşiğe basmamak, kadına duyulan saygıyı simgeler. Hem de toplumsal dengeleri korur. Eşiğe basan, her zaman birinin değerini küçültmüş olur."

Ancak Alperen, kafasındaki soruların yanıtlarını bir türlü bulamıyordu. Kadınlar ne diyordu? Onları da sormak gerekiyordu.

Gülseren'in Perspektifi: Empatik Yaklaşım

Köyde, Alperen’in annesi Gülseren, kadınların hayatına dair derin bir bilgiye sahipti. Her şeyin bir anlamı olduğunu ve her şeyin birbirine bağlı olduğunu çok iyi biliyordu. Gülseren, her zaman köydeki diğer kadınlarla birlikte, birbirlerine destek olurlar, evlerinin içindeki her şeyde uyumu ve dengeyi korurlardı. Alperen, bir gün annesine yaklaşıp eşiğe basmamakla ilgili sorular sormaya karar verdi.

Gülseren, Alperen’in sorularına gülümseyerek cevap verdi: "Oğlum, her gelenek, bir arada yaşamayı kolaylaştıran bir öğretidir. Eşiğe basmamak, kadının saygıya, övgüye değer olduğunu hatırlatan bir durumdur. Bu, sadece bir davranış değildir; bir anlam taşır. Eşiğe basan kişi, eve girerken ilk olarak içeriye girmeyi değil, dışarıdaki dünyayı dikkate alır. Eşiğe basmamak, kadına, evin içinde değerli olduğunu hissettiren bir anıdır."

Gülseren’in sözleri, Alperen’i daha çok düşündürmeye başlamıştı. O an, bir şeyin farkına varmaya başlamıştı. Kadınların ilişkisel bakış açıları, toplumda her şeyin birbirine nasıl bağlandığını görmelerini sağlıyordu. Bu, sadece bir gelenek değildi, bir anlayıştı. Eşiğe basmamak, içsel bir dengeyi ve toplumsal saygıyı simgeliyordu.

Bir Anlam Yolu: Toplumsal Denge ve Saygı

Alperen, bir süre sonra eşiğe basmamanın basit bir gelenekten ibaret olmadığını fark etti. Bu gelenek, sadece Alevilerin kültüründe değil, genel olarak insan ilişkilerinde saygıyı, dengeyi ve içsel huzuru arayan bir simgeydi. Kadınların empatik bakış açısı, erkeklerin çözüm odaklı yaklaşımlarına göre daha geniş bir perspektife sahipti. Kadınlar, ilişkileri, insanları ve her şeyin birbirine nasıl bağlı olduğunu derinlemesine anlıyorlardı. Bu sayede, toplumsal dengede, saygı da korunmuş oluyordu.

Alperen, annesinin sözleriyle hem içsel bir huzur bulmuş hem de toplumsal normları daha iyi anlamıştı. Artık eşiğe basmamanın, sadece eski bir gelenek olmadığını, bir anlam taşıdığını ve herkesin ilişkilerinde ve yaşamlarında nasıl bir denge oluşturduğunu biliyordu.

Sonuç: Gelenek ve Anlamın Bütünlüğü

Eşiğe basmamak, Alevi kültüründe kadına ve eve duyulan saygının, toplumsal dengeyi korumanın bir yolu olarak kalmıştı. Alperen, bir gelenek olarak başlayan bu soruya, sadece çözüm odaklı değil, empatik bir bakış açısıyla da yaklaşmayı öğrenmişti. Erkeklerin mantıklı çözüm önerilerinin yanında, kadınların empatik ve ilişkisel bakış açıları, bu geleneklerin ne kadar önemli ve derin anlamlar taşıdığını bir kez daha ortaya koydu.

Bu gelenek, sadece bir kuraldan ibaret değildi; aynı zamanda bir yaşam biçiminin ve saygının simgesiydi.