Su ürünleri mühendisliği dersleri zor mu ?

Tolga

New member
Su Ürünleri Mühendisliği Dersleri Zor mu? Haydi Bakalım!

Merhaba arkadaşlar,

Hadi gelin, bugün su ürünleri mühendisliğinin "derin sularına" dalalım. Su ürünleri mühendisliği… Bu kelimeyi duyduğumuzda kafamızda balıklar, denizler, okyanuslar, belki biraz da “Aaa, o işlerle ilgili eğitim almak ne kadar zor olmalı, diye bir düşüncemiz oluyor.” Tabii bu düşünceler, “İki haftada balina yakalar, üç haftada okyanusa dalarım!” gibi naif hayallerle başlayıp, sınıfın ilk sınavından sonra "Allah'ım, neden mühendislik değil de balıkçılık seçtim?" diye bir düşünceyle sona eriyor.

Peki, su ürünleri mühendisliği dersleri gerçekten zor mu? Hadi bunu biraz daha eğlenceli bir bakış açısıyla tartışalım. Şöyle düşünün: Erkeklerin çözüm odaklı bakış açıları ve kadınların ilişki kurma ve empati yetenekleri bir araya gelirse, bu derslerin zorluk seviyesini anlamak için en yaratıcı çözümü bulabiliriz, değil mi?

Erkekler: Strateji Mi? Tabii Ki!

Erkeklerin çoğu bir sorunu çözmek için hemen stratejik bir plan yapmaya başlar. "Evet, şu an balıklar üzerinde bir deney yapıyoruz ama önce şunu yapalım, sonra bunu yapalım ve bakın! Bizim sınıf geçme stratejimiz işte bu kadar net!"

Bu noktada, genellikle erkek öğrenciler, Su Ürünleri Mühendisliği derslerini oldukça "stratejik" bir şekilde ele alırlar. Şu sahneye bir göz atalım:

Sınıfın erkeklerinden biri elinde kalemle tahtaya yazıyor.

"Balıkların yaşadığı ortamların pH değerini hesaplamak. Bir, iki, üç; plan hazır! Şimdi bu verileri başka bir dosyaya aktarıp, yapmam gereken istatistiksel testleri uygulayıp, sonra öğretmene ‘tamam hocam, en son grafiği de ekledim, buyurun’ derim."

Ne kadar çözüm odaklı değil mi?

Bunu yaparken de çoğu erkek öğrencinin aklında şu düşünce vardır: “Verileri doğru topladım mı? Evet. Modelleri doğru kurdum mu? Evet. O zaman çözüm bulmam için hiçbir engel yok. Sınavın üstesinden gelebilirim.”

Evet, bu kadar basit. Ama tabii işler her zaman böyle gitmiyor, çünkü dersler o kadar “serbest akışta” değil. “Peki, balina nasıl analiz edilir? Ve de daha önemlisi, neden bu kadar çok deniz biyolojisi dersi var?” soruları birden ortaya çıkıyor ve orada biraz zorlanmaya başlıyoruz.

Kadınlar: Empatik Yaklaşımlar ve Olası Kriz Yönetimi!

Kadınlar ise genellikle bir soruna yaklaşırken “Empati”yi ön plana çıkarır. Düşünsenize, bir kadın öğrenci su ürünleri mühendisliği dersinde öğrendiği bilgileri hemen “deniz ekosistemleri üzerine” bir şarkı gibi söylese, aslında çok daha anlamlı ve ilişki odaklı bir bakış açısı ortaya çıkabilir.

Kadın öğrenciler, su ürünleri mühendisliği derslerine başlarken balıklara karşı ilginç bir “bağ kurma” süreci başlatırlar. “Bu balığı anlamam gerek,” diye düşünüp, hemen bir soruya derinlemesine yaklaşırlar. “Neden bu balık bu kadar tuhaf? Yoksa bu balık gerçekten mutlu mu? Doğru ortamda mı yaşıyor?” Sonra da şunları söylemeye başlarlar:

"Ya arkadaşlar, pH değerini öğrenip, deniz ekosisteminin denge sağlamak için ne yapılması gerektiğini tartışalım, çünkü balıklar buna göre daha sağlıklı yaşayacak!"

Yani, kadın öğrenciler genellikle biyolojik dengeyi daha çok düşünür ve su ekosistemine daha “şefkatli” yaklaşırlar. Yine de sınavlarda onların en büyük stratejileri, her detayı ezberlemektense denizler hakkında derinlemesine bilgi edinmektir. “Hangi balık, hangi denizde nasıl yaşar? Aaa, bu soruya şefkatle yaklaşmam gerek,” diyerek, doğru cevabı bulduklarında bir zafer hissi yaşarlar.

Derslerin Gerçek Zorluğu: O 'Birazdan' Hâlâ Gelmedi!

Bütün bunları bir kenara bırakırsak, işin zor kısmı şu: "Su ürünleri mühendisliği dersi" dediğimizde sadece teorik bilgiler değil, o “birazdan” diye ertelenen pratikler de işin içine giriyor. İşte burada, balıkların ekolojik döngüsü, deniz suyunun tuzluluk oranı, balık üretim sistemlerinin optimizasyonu gibi konular, hayatın her alanında olduğu gibi… biraz karmaşıklaşıyor.

Sınıflarda bir grup öğrenci, balıkları inceledikten sonra, dışarıda "balık çiftlikleri" üzerine yapılan çalışmalara katılırken, diğer gruplar deniz biyoteknolojisi konusunda çalışıyorlar. İşin ilginç kısmı, çoğu zaman pratikte de teoriden daha zorlayıcı olabiliyor. Yani, o balıklar gerçekten ağzı açık bir şekilde bakıyorlar ve insanları gözlemliyorlar. Her şey net: “Senin yüzünden okyanusta benden daha fazla balık yaşıyor!”

Sonuçta: "Zor" demek İstediğimiz Kadar Zor Olmayabilir!

Bunu kabul edelim, su ürünleri mühendisliği gerçekten de zorlayıcı bir alan. Ancak aslında bu zorluk, bizlerin farklı bakış açılarıyla çözebileceğimiz bir şey. Kadın ve erkek bakış açıları birleştiğinde ortaya çıkan sonuçlar çok daha yaratıcı olabilir.

Sizce de öyle değil mi? Dersler, bir deniz gibi geniş ve derin olabilir ama bazen, o derinlikte dalgaların nasıl hareket edeceğini anlamak, esas zor olanı çözmektir. Yani, “Hadi, biz bu suyu keseriz” diyebiliriz.

Peki, forumdaşlarım! Su ürünleri mühendisliğinin derinliklerinde kaybolmak mı, yoksa yüzeyde kalıp sınavdan geçmek mi? Kendi deneyimlerinizi paylaşın, bakalım hangi strateji işe yarıyor!